Bilim insanları soruyor. İnsanlar Hayvanları neden besliyor? İnsanların hayvanları besleme sebebi nedir?
Vahşi hayvanlara ihtiyacımız olmasa da yiyecek verme nedenlerimiz nelerdir?
Hayvanlar ve insanların ortak yaşamında beslemenin etkileri nelerdir?
Yoğun bir programın arkasından haber siteleri arasında gezerken, kendimi daha önce sayfasın da bulunmadığım bir yerde The New York Times internet sitesinde buldum.
Paleontoloji ve Arkeoloji alanında makaleleri seven birisi olarak, hem sevdiğim konuları bir araya getiren hem de,
şehirden uzakta kırsal kesimde yaşadığım hayatım da gündelik hareketlerimin sorgulandığı ve araştırıldığı bir yazıya denk geldim.
James Gorman imzalı bu yazı üzerine kendimce hislerimi ve gerekçelerimi belirten bir yazı yazmak istedim.
İnsanlar Hayvanları neden besler? Hayvanları beslemek İnsanlar ve ortak çevre için ne anlama geliyor?
İngiltere merkezli beş kişilik bir araştırma grubu tarafından bu sorulara cevaplar aranıyor.
Lojistik ve kolaylık bakımından İngiltere sınırları içerisinde yürütülen çalışmanın başında Exeter Üniversitesi’nden Arkeolog Naomi Sykes bulunuyor.
Kendisine yine Exeter Üniversitesinden Angela Cassidy, Roehampton üniversitesi’nden Antropolog Gary Marvin, Reading Üniversitesi’nden Jeokimyaci Stuart Black
ve son olarak İskoçya Ulusal Müzesi’nden omurgalıların baş küratörü Andrew Kitchener eşlik ediyor.
Hayvan besiciliği ile vahşi hayvanları besleme arasında ki farklılıklar;
11 yıl önce kırsal hayata taşınmış birisi olarak bir çok hayvan ellerimin arasından geçmiştir.
Yaralı olanları tedavi ettim, evim de bana zararı dokunabilecek olanları daha az tehlike altında olabileceği, evimden uzak yerlere götürüp doğasına bıraktım.
Bugün beş tane tavuğa sahibim ve onlar için yem alıyorum.
Yem vermediğim zaman önce yumurtadan kesiliyor, sonra zayıflayıp et verimini kaybediyorlar.
Tavuklarımın yumurtlaması tabi ki güzel, ama burada tavukların yumurtlaması asıl amaçla kıyaslandığında, 2. planda kalıyor.
Keneler ve diğer zararlı böcekler;
Bahçe ve ekine zarar verebilecek bütün böcekleri toplamada ve yok etmede tavukların rolü benim açımdan büyük.
Sabahın ilk ışıkları ile dışarıya çıktıkları andan akşam karanlık çökmeye başlayana kadar, bu beslediğim kanatlılar her türlü yürüyen, hareket eden, ağzına sığabilen her şeyi yok ediyor.
Ailemi sebzelerimi koruyor, karınlarını doyuruyor, kendilerini beslemek için vereceğim günlük yem miktarını daha aza indiriyor.
Bahçede yakaladığım yılan
Doğal bir ortamın olmazsa olmazıdır yılan. Yılanı beslemedim fakat, ulaşmak istediği yere ulaşmasını sağlayarak yolunu açtığım, hayatını kolaylaştırmak için uğraşlarım oldu.
Bir kaç zehirli türü dahil olmak üzere yaşam alanıma davetsiz misafir olarak gelenleri yakalayıp, evimden uzaklaştırdım.
Yumurtlamayan, eti yenilmeyen, bu türün az olduğu seneler de, kemirgen sorunumuz ( tarla fareleri ) oldukça fazla oluyor.
Yılan benim için doğada dengeyi sağlayan canlılardan birisidir.
Yakaladığım her hayvanın önüne yiyecek bir şey muhakkak bıraktım, besleyerek doğasına bırakmaya çalıştım.
Yılan hariç.(”canlı yem yiyen yılanın tavuk yemi yememesi”)
Diğerlerine haksızlık olacak belki, ama İçlerinde bana çok sevimli gelen vahşi hayvan kirpidir.
Bugüne kadar oldukça fazla kirpi evimin çevresin de geceleri gezmekte ve beslenmektedir.
Bunların içinden bazıları biz yokmuşuz gibi etrafımızda geziyor, besleniyor ve bize aldırış etmiyorlar.
Kirpilerin varlığı benim açımdan yılan ve tavuk kadar çok önemli.
Karanlık çöktüğünde böceklerin bir çoğu ışığa yönelmektedir.
Toprak zeminden eve girerken, kapıda yanan bir ışık böcekler için parti anlamı taşımaktadır.
Davetiye gibi yanan ışık, çekirgeler ve tavuğun yiyemeyeceği büyüklükte kabuklu böceklerin, ışığa gelmesine neden olmaktadır.
İşte kirpi burada devreye giriyor ve sivri dişleri, güçlü çenesi ile ışık etrafında, ışığın bittiği yerlerde, ışığa doğru gelen bütün böcekleri karnını doyurana kadar yiyor.
İlk başlarda kaçmaması ve yanımıza yaklaşmasından dolayı kedi maması ile beslediğim kirpilerin, aç olmasının benim çıkarlarıma hizmet ettiğini anladım.
Böceklerle daha az mücadele etmem anlamını taşıdığını anlamam ise, doğal dengeyi hazır mama ile bozduğumu anladığım gün oldu.
Ve sonra kedi mamasını kirpilerin ulaşamadığı yerlere bırakmaya başladım.
Doğrudan beslemediğim kirpilerin yaşamlarını kolaylaştırmak adına, etrafta onların zarar görmesine sebep olabilecek ne varsa, tüm güvenlik önlemlerini alarak desteğimi devam ettirmekteyim.
Kedilerimin yakaladığı baykuş.
Blog yazımda baykuşun uğursuzluğu üzerinden bakış açısını yazmış, sonunda doğa da konumunu küçük bir yazi ile belirtmiştim.
Baykuş gece kemirgenleri, büyük böcekler, kurbağa ve diğer canlıların çevreye etkisini denge de tutmaktadir.
Kedilerim tarafından yakalanmış bir baykuşu dinlendirerek peygamber devesi ile besleyip doğasına bıraktım.
Boş ya da dolu bir kolinin içine girip para yiyen, kitapları küçük küçük parcalara ayirip, kendine yatak hazırlayan, o yatakta doğum yapan ve
hızla çoğalan bu tür, diğer türler için besin kaynağı olan bir canlı.
Böceklerle mücadele etmemde de önemli rol oynayan fareler çok hızlı çoğalmakta ve yardımları zarara dönüşmektedir.
Tarla farelerinden farklı olarak yılanlar, baykuşlar, kirpiler ev farelerine konumları yüzünden ulaşamamaktadır.
Bu durum içinde başka bir avcı hayvan olan kedi beslemekteyim.
Yaşamış olduğum bir olayı anlatmam anlamanıza yardımcı olacaktır;
Çalışmalarıma 6 ay ara vermek durumun da kaldığım iki odalı bir atölyem var.
Atölyeme belli zamanlar da kısa süreler uğradım.
6 ayın sonlarına doğru içinde tahıl çuvalları bulunan atölyem de gece karanlığında ışığı açtığımda, etrafta koşarak kaçışan onlarca fare görüyordum.
Artık gündüzleri de görünmekten çekinmeyen fareler her yere dışkılıyor, hiç bir yere girmekten çekinmiyordular.
Bugün kedilerim var, bu yüzden uzun zamandır fare görmüyorum. Var olduklarını kedilerin ulaşamadığı yerlerdeki dışkılarından anlıyorum artık.
Sayısal olarak zarar vermeyecek belli bir düzen aldığını görebiliyorum.
Farelerin yok etmesini istediğim böcekler de tam olarak kedilerin ulaşamadığı, farelerin dışkılarını bulduğum dolap arkaları, küçük delikler, tavan arası gibi yerler.
Fareleri doğrudan mama bırakarak beslemiyorum, ama beslenmelerinin mümkün olduğu ortamı destekliyorum.
Böcek avcısı kertenkeleler.
Evimin önü ahşap, giriş kısmını aralıklı tahtalarla yaptım.
Gece, gündüz tilki, kurbağa, kuş, köpek, kedi ve böcek sesleri ile zamanımın bir kısmını burada geçiriyorum.
Akşamları burada oturup okuyorum, araştırma yapıyor, bazen yazı yazıyorum.
Tahta aralıklardan, benim için huzurlu olan bu ortama gelen böceklerle ilgilenen bir aile üyemiz var, kertenkelemiz.
Ahşap arasından geçen böceklerle besleniyor, bu beslenme de benim işime yarıyor.
Ben bunu kertenkele beslemek olarak adlandırıyorum.
Büyüyüp aralığa sığmayanlar gidiyor, her yaz yeni yavrular görüyorum. 5 senedir kertenkele yavruları büyüyene kadar evimin ahşap aralığında bana yardımcı oluyor
ve ben de onları ürkütmemek için elimden gelen dikkati gösteriyorum.
Bambu arısı.
Arıların hepsi bal yapmaz, bal yapanları kadar yaşaması önemli olan türleri de vardır.
Bizim 2 tane arımız bu türlerdendir, bal yapmaz yuvası ile ilgilenirler.
Arıların çiçek ve meyvelerin üzerinde ki etkisi tozlanma (döllenme) ve doğaya katkısını hepimiz biliyoruz.
Aşağıda video ve resim de gördüğünüz arılar tahta kolon üzerindeki delikleri kendine yuva yapmış, bazılarını ağzı ile getirdiği malzeme ile sıvayarak kapatmış,
bazen de deliklerden toz talaşını vücudu ile dışarı atarak, ayakkabılarımın içini talaşla doldurmaktadır.
Kendi girdiği delikleri açık bırakıp yaşamını sürdürüyor.
Sürekli cama çarptığı zamanlar da kendisine kapı açtığım, bazen de kapı da denk geldiğim ve benimle birlikte içeri giren, deliğine uçup giren
bu arıyı beslemesem de, ona yakın olan yerlerde örümcek ağlarını temizliyor, av olmasını engelliyorum.
Rahat uçmasını gidip gelmesini sağlamak için izliyoruz.
Farklı tür arıların zarar vermemesi için deliği göz hapsinde tutuyor, sesleri dinliyoruz.
Düşüncem;
Yaşam koşullarımız zaman ve mekan farkımız olsa da, yerleşik hayata geçen insanlarla hayvan besleme nedenlerimiz aynı.
Hayvan besleyen bir insan olarak şunu söyleyebilirim; Hasta hayvanın ölmeden önce sıklıkla gösterdiği ilk belirti yemek yememesidir.
Türkçemiz de bununla alakalı bir deyim de bulunmaktadır. “Can boğazdan gelir”.
Hayvanların evcilleştirilmeden öncesinde bile insanlar sağlıklı ve iyi olmak için yemek yemeleri gerektiğini biliyordu.
Bolluk ve bereket tanrıça figürlerin de geniş bacaklı, koca memeli, koca göbekli kadın heykellerine bakınca bunu anlayabiliyoruz.
İlk yerleşimciler bunu fark ettiler.
Kendi hayvanlarının hayatta kalmasını sağlamak ve beslemek için başka hayvanları beslediler, çünkü yemek var olmak için gerekliydi.
Tahminim, zaman içerisinde yaşayarak izlediler, gördüler, bilgi sahibi oldular.
Bu durum inançlarına yansıdı ve en değerli olan besin ihtiyacını karşılayacak şeyleri kurban ettiler, çünkü yiyecek sağlıktı ve feda ediyordu.
Bir hayvanın yada insanın yemek yemesi sağlıklı olduğu anlamını taşımaktaydı.
Bugüne geldiğimiz hayvan beslemek, şehir de başıboş gezen hayvanları besleyen insanlar için sorumluluk ve vicdani görev.
Apartman dairelerin de sürüngen, balık, kemirgen yada sokaktan alınmış kedi, kopek besleyen insanlar içinse, aile olmayla alakalı mutluluk huzur veren bir durum olmuştur.
Günümüz de başka bir gerekçe ile hayvan besleme ve bu besleme şeklinde çıkarların ön planda olması;
Şahit olduğum olayla alakalı bütün avcılar da yöntem bu şekilde mi bilmiyorum, fakat bir avcı gruptan gördüklerim şunlar.
Ertesi sabah ava gidecek olan köpekleri aç bırakır beslemezlermiş.
Yavruyken çeşitli kuşları önlerine atıp, avların kokusunu öğreterek, eğittikleri bu köpekler aç olmadıkları zaman avın kokusundan çok gezmeye odaklanır ,avcılarla birlikte gezermiş.
Köpeğin aç olması ava ve hafızasında ki kokulara odaklanmasını sağlıyormuş.
Av dönüşü beslenmeye alınan köpekler bir sonraki av gününden önceki geceye kadar beslenmeye ve dinlenmeye alınıyorlarmış.
Büyük balığı tutabilmek için canlı yeme ihtiyaç duyan insanlar solucan, kurtçuk, çeşitli böcekler beslerken , bazımız av
köpekleri örneğinde olduğu gibi avına ulaşmak için başka bir avcıyı besler.
Bana göre ilk insanların hayvan beslemelerinin nedeni, doğa da hayvanların sıralamasını öğrenmeleri, eksik bir türün yokluğunda ne gibi zararlar olacağını çözmesinden
ve tokluğun sağlık olduğunu bilerek hareket etmesindendir.
Kurbağaların az olduğu bir sene sivrisineklerle uğraşmış hayvanlar arasında ki etkileşimi görmüş bir insan olarak şunu söyleyebilirim.
Doğada ki hayvanlar için yapabileceğimiz en büyük besleme ortamlarını korumak ve çıkardığımız sorunları çözmektir.
Ancak bu şekil de dünya var olmaya devam eder, hayvanlar açlıklarını giderir, biyoçeşitlilik korunur.
Hayvanların doğal beslenme ortamlarından uzaklaştırmanın ve beslenmelerine engel olmanın bedelini tarihte yaşanmış olan Çin, serçe katliamı‘ndan anlayabiliriz.
Doğa da nesli tükenen her hayvan da, kaybeden bizleriz. Ben de bu yazı ile araştırmaya destek olmak istedim.
MUTLU KALIN.