Blog

Nuray Bilgili kimdir?

GÖK TANRININ GÖLGESİ ŞAMAN, TÜRKLERDE ŞAMANİZM.  TÜRK MİTOLOJİSİ, TÜRKLERDE YARATILIŞ VE EVREN TASARIMI. TÜRKLERDE 5 ELEMENT. TÜRKLERİN KOZMİK SEMBOLLERİ, TAMGALAR KİTAPLARININ YAZARI NURAY BİLGİLİ KİMDİR?

Sosyal medya üzerinden takipçisi olduğum,

Türk mitolojisi ve sembollerle ilgili merak ettiğim konuları danıştığım, sorduğum (Altın kız) lakaplı kişidir.

Kendisi Yozgatlı memur anne ve babanın kızı olarak 8 mart 1970 tarihinde Ankara’da doğmuştur.

1988 Ankara Üniversitesi tıp fakültesi sağlık bilimi kolejinden mezun olmuş resim sanatına olan ilgisi ve kabiliyeti ile Gazi Eğitim Fakültesi resim bölümünü kazanmıştır. Gazi Üniversitesi halk bilimi bölümünü okuyan Nuray Bilgili, öğretmen, ressam, araştırmacı yazar kimliği ile aktiftir.

Araştırmacı yazar Türk Kültürü’nde evren ve yaratılış, Türk mitolojisi, Şamanizm ve semboller (Tamgalar) üzerine 4 kitap yayınlamıştır.

Çeşitli kanallarda Türk kültürü, geçmişten günümüze gelen adetler, gelenekler üzerine araştırmacı yazar kimliği ile yayınlara konuk olmaktadır.

19 Şubat 2022 tarihi’nde tarih arkeoloji severleri heyecanlandıran TV 24 kayıt dışı programında, İstanbul boğazının ilk köprüsü Darius köprüsü ve Beykoz açıklarında deniz tabanında bulunan köşkün keşfinin açıklandığı yayında, Beyza Hakan‘ın konuğu olan araştırmacı dalış uzmanı Hüseyin Güngör ile canlı yayında yerini almıştır.

Nuray Bilgili hocanın kaleminden Türk Kültüründe Saç uzatma, Küpe takma, Al karısı ve Türklerde doğaya saygı.

Al Karısı – Albastı Hatun. Nedir ne anlama gelir? ( Günümüzde Bebeklerde 40’ın çıkması 40 uçurma adeti konusu)

 

Türk Mitolojisinde Ana Tanrıça Arketipinin ‘’Olumsuz’’ türevidir.

Kazaklarda ‘’cadı kadın’’ ‘’küpe giren karı’’ anlamında kullanılır. En çok sevdiği şey atların yelesini örmektir. Onu ele geçirmek için elbisesinin elbisesinin yakasına iğne saplanması gereklidir. Lohusalara musallat olan bu kötü ruh, al karısı, albastı, albis, almis, adları ile anılır. Yeni doğum yapmış kadınlara ‘’Albasmasın’’ diye kırmızı bir yemeni eşarp vs örtülür. Ya da yastığının altına bıçak makas vs konulur. Günümüzde Lohusalara musallat olmasın diye yaptığımız bu ritüel, aslında eski Türk mitlerinde adı geçen ‘’Al Karısını’’ uzak tutmak içindir. Çünkü Alkarısı Kırmızı renkten ve demirden korkar ve lohusalardan uzak durur. Mitolojik bağlamını ve anlamını unutsak da Kolektif Bilinçaltında unutulmayan bu ritüeller, gelenek-görenek olarak yaşamaya devam eder. Biçimi yeniler, anlamı değişebilir, farklı anlamlar yüklenebilir fakat ritüeller devam eder.

NURAY BİLGİLİ

Eski Türklerde uzun saç. ( Eski Türklerde Erkeklerin saç uzatması, bağlaması)

M.Ö 4-3 YY. Türkler ölüm ritüellerinde yas alameti olarak saçları keserdi. Ölen kişinin de saçları kesilir mezara konurdu. Türk ve Moğollar savaşa giderken altın kuyruğunu kesmez sadece bir savaş ritüeli olarak düğüm atar, bağlar. Alp savaşta vuruşarak ölürse, atın kuyruğu çözülür ve kesilir. Bu işleme ‘’Dullama’’ adı verilir. Aynı şekilde Alp’ın eşi de beliklerini çözer ve saçını keser. Yani At ve Eş dul kalmış sayılır. Kesilen kuyruk ise Alp’ın mezarının başına Tuğ olarak dikilir. Bu sırada Alp’ın örgülü saçları da kesilerek mezarının içine konulur. Sir James Frazer’a göre bu çok eski arkaik, ruhun ve gücün ‘Saç’ta’’ olduğu inancına dayanır. Alp öldükten sonra ona Tanrısallık ve Kutsallık atfedilir, çünkü savaşta ölen Alp’ların ruhunun Tanrı katına yükseldiği varsayılır. Bundan dolayı arkaik insanlar önemli kişilerin ölümünden sonra, bizim tabirimizle şerefiyle ölen kişiye ‘’Eren’’ muamelesi yapar. Ona hem saygı duyulur hem de korkulur. Ölenin ruhunun gelip onları rahatsız etmesinden korktukları için, bir takım uygulamalar yaparlar. Bu uygulamalardan birisi Alp’ın saçını kesmektir. Saç kesilince gücünün de yok olduğuna inanılır. Bu yüzden Türkler öldürdükleri düşman savaşçıların da saçlarını keser. Türk geleneklerinde, kesilen tırnak, saç, kemik vs vücuda ait parçalar büyüsel amaçlar için kullanılabileceğinden mutlaka saklanırdı. Biz Türklerin Kolektif bilinç altında, saç kesmek hala ölümle ilişkilendirilir. Rüyalarda kesilen saçlar hayra yorulmaz.

NURAY BİLGİLİ

 

Türk kültüründe küpe takmak Göktürk Alp’ları ve Erlik Küpeleri.

 

Türklerde küpe takmak bir erginlenme ve er olma ritüelidir. 14 yaşına gelmiş ergenin kulağına, soy mitleri, soy sırları ve Ata’larının isimleri fısıldanarak, kulakları delinir. ‘’Kulağına Küpe Olsun’’ deyimi buradan gelir. Yani ‘’Sana söylenen sırları unutma’’ anlamındadır. Kulağı delik tabiride ‘’O, (Ergen) kulağına söylenen gizli sırları bilir’’ manasındadır ve kökeni yine eski Göktürk erkek erginlenme ritüeli ile bağlantılıdır. Küpeler ergenin Er olduğunun ve artık savaşa gidebileceğinin nişanesidir.

NURAY BİLGİLİ

Türkler ormana neden koruluk der?

Türkler dinlerinin gereği doğaya saygı duyardı. Onlar için ateş, hava, su ve toprak önemliydi. Fakat Türklerde önemli bir element daha vardı. Ağaç elementi. Türk kozmoloji düşüncesinde Ağaç, element olarak kabul edilmiş ve 5. Unsur olarak yerinin almıştır. Türkler ormanın ‘’Ruhu’’ olduğuna inanır. Orman Ruhu tüm canlıları korur. Bu düşünceye aminizm adı verilir. Yani Türklere göre; yaratılan her şeyin bir ruhu vardır. Gök Tanrı adı verilen ve Batıni yani bilinmeyen ve görünmeyen Tanrının, Zahiri görünümleri elbette yarattığı her şeydi. Bu yüzden Türkler, yaratılan her şeyde Tanrının ruhu olduğuna inanırdı. Türkler Ormana gidip hayvan avlayacaklarında, Tayga adı verilen Orman ruhundan izin alırlardı. Boş yere hayvan öldürülmezdi. Aynı şekilde bir ağacı kesmek zorunda kalırlarsa yine bu ruhtan izin alınırdı. Orman tüm canlıları ile bir bütün ve kutsaldı. Türkler için ormanı oluşturan ağaçlar, Gök Tanrının kapısı sayılan Kutup Yıldızı ile bağlantılı kozmik yollardı. Bu kozmik yollara zarar vermek Tanrı ile insan arasındaki iletişimin yok olması demekti. Bu yüzden Türkler ormana ‘’KORULUK’’ adını verir. Hem Ormanı hem de Orman içinde yaşayan hayvanları koruyan Orman ruh’unu kastederler. Orman ruhu bu hayvanları korur gözetir. Bunun dışında KORULUK adı elbette insanlara bir mesaj verir.  Ağacın hayvanın ve tüm doğanın bir sahibi olduğu, onların bu sahip tarafından korunduğu, ama Gök Tanrının gölgesinde olan insanlarında Ormanı, Hayvanı ve tüm doğayı koruması gerektiği mesajını da verir. Eski Türkler Geyiklerin gezdiği Ormana da ‘’KORULUK’’ adını vermiştir. Çünkü Türk Kağanlar bu geyiklerin avlanmasını yasaklamış ve korunaklı ormanlarda geyikleri koruma altına almışlardır. Türkçedeki ‘’SIĞIN GEYİK’’ tabiri de buradan gelir. Kağanlar geyikler için sığınaklı ormanlar hazırlamışlardır. Umarım atalarımızdan gelen bu kadim geleneksel bilgileri yeterince anlayabilir, Tanrının sessiz yarattıkları olan ağaçları, hayvanları, – Tanrının kendisinden olanlara ruh üflediğini unutmayarak KORUYABİLİRİZ.

NURAY BİLGİLİ

 

Nuray Bilgili Facebook Twitter ve instagram hesaplarından takipçileri ile Türk kültürü ve tarihi üzerine aktif bir şekilde iletişim halindedir.

NURAY BİLGİLİ KİTAPLARI

 

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.